7 Temmuz 2010 Çarşamba

Joshua Temmuz en bereketli ayın değil mi?

Bu ayda bir şey var sürekli yazmaya iten bir şey. Ben sıkıldım artık çok sıkıldım. Joshua artık bana yardım edemiyorsun, artık hiç ipucu vermiyorsun. Ben üzülüyorum, ben ağlıyorum ve sen beni uzaktan seyrediyorsun. Hani hep kulağıma fısıldayacaktın ipuçlarını. Yalancısın! Rol yaptın ve kandırdın. Bense her seferinde inandım. Aslında söylemek istediğim bir şey var sana değil ama Joshua.

Eğer bana "neden bana güvenmiyorsun? neden güvenemiyorsun?" diye sorsaydın ben cevabı verebilirdim. Ama hiç sormadın, hiç konuşmadın ben bir şeyler söylemek için çırpındım sen öylece suratıma baktın. Beni anlamak adına beynini yorsaydın eğer ne kadar acı çektiğimi görürdün. Ama sen öylece suratıma baktın. Benim kanadım kolum kırık, bunu sana anlatamıyorum. Kendi içimde ne yaşadığımı... Mazhar Alanson şöyle diyor "sen beni tanımazsın severim de söylemem" sen bunu da anlamazsın. Öyle bir yaparsın ki, ben artık gitmek zorunda kalırım sen arkamdan bakarsın ve suçlu ben olurum. Oysa suçlu sensin bu bil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder