13 Ağustos 2011 Cumartesi

Şarap kelimesini duyunca ağzımdan çıkan ilk şey


Buzbağ "Öküzgözü- Boğazkere"

O bir klasik.

Liseye gidiyordum onunla tanıştığımda. O zaman alkollü içecekleri yalnızca annemin ve de babamın yanında içiyordum. Babam getirmişti bir akşam. Bir müşterisi tavsiye etmişti ve hikayesi şöyleydi. Rusya'dan misafirleri gelmiş bir sürü pahalı şarap açmışlar fakat beğenmemiş misafirler. Sonra bir köşede duran Buzbağ dikkatlerini çekmiş o kadar sevmiş ki Rus misafirler koli koli içmişler, yanlarında da götürmüşler. Çok hoşuma gitmişti bu hikaye ve o akşam bende tattığımda, Buzbağ ile tanıştığımda, efsanenin hayranı olmuştum. Kimseler bilmiyordu o zaman benim çevremde. Şimdi herkese söylüyorum için, için...

Hatta o kadar seviyorum ki yakın bir arkadaşıma mutlaka denemelisin diye anlatırken bir gün Victor'un Şarap Evi'nin önünden geçiyorduk. Şişesinin 28 tl olduğunu gördüğümüzde kadehine 14 tl vereceğimiz aklımızdan geçmemişti ee o zaman çokta büyük sayılmazdık. Ama değerdi bir kişi daha artık onun tadını biliyordu. Efsaneleri insanlar yaratır ve onlar yaşatır. Ne kadar çok insan o kadar uzun bir yol.

Ve bu gece yine karşıma çıktı Buzbağ İz tv'de Serkan Ercan'nın Gidiş Dönüş programında. Birden heyacanlandım ve ekrana kitlendim. Şarapları hep sevmişimdir ama Buzbağ'ın yeri hep farklı olacak. Çünkü o bir çoklarının olduğu gibi benim de efsanem.

11 Ağustos 2011 Perşembe

Hey Nilaaaay!!!


Ve Nilay 1 yıl daha yaşlandı ve hala aynı derecede şapşal. Nilay işte, o benim ablam. Toplu taşıma araçlarında etrafındaki insanları görmezden gelerek müzik dinlerken bağıra çağıra şarkı söyleyen bir insan ve nedense hep detone olmaya oldukça müsait Janis Joplin ve de Nina Simone'dan söyler.Hatta bir keresinde trende ayakta giderken de yapmıştı çok büyük bi' zevk aldığına eminim. 2011 yılında o 24 yaşına basarken ee bizim de bahçemizde yavru kediler varken hep birlikte doğum günün kutlayalım dedik. Seni seviyorum şapşal Nilay!!!