23 Aralık 2009 Çarşamba

Bu an hayatımın o anı olmaya değer! Ağlayabilir miyim?

Joshuaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa!!!!



Eşekler kadar özledim seni, çok özledim ya! Yıllardır göremediğim (engellendiğim) dostumla karşılaşmış gibi oldum. Sensiz geçen günlerimin hezeyanı içerisinde debelenirken şimdi tanrım şimdi... İnan mutluluktan ve saçmalıyor olduğumdan ne dediğimi idrak edemiyorum. Ama sen kusuruma bakmazsın sevgili beynimin sağ lobu :D Neden yoktun? Neden beni bu sanal ortamda yapayalnız bırakıp gittin? diyebilirsin. Düşünce yoluyla beni tartaklayabilirsin, hatta aşağılayabilirsin bile. Bu gece her şeye izin var ama sonrası için bir şey diyemem be Joshua! Belki de bu yazı 2009 un, hayatımın en tuhaf yılının, son yazısı bile olabilir. Gerizekalı bilgisayar formatlandığından beri blogspot.com a hata verip duruyor(dns ayarlarının yapılmış olmasına karşılık). Biliyorum çok kızgınsın bende öyleyim fakat bazen koşullar bir çok şeyin önüne geçebiliyor. Şuan da nasıl yazıyorsun diyorsan da dayımın bilgisayarındayım (buradan bu hayırlı buluşmaya vesile olan dayıma öpücüklerimi gönderiyorum beni Joshua'ya kavuşturdu) işte o sebeple bu yazı belkide bu yılın son yazısı olacak. Keşke kasım ayında da yazabilseydim o aya dair hiç girim yok ne acı ki. Neyse kasım ayı ağustosla kanka ola dursun ben de artık şu girizgah ve kavuşma olayını bi' sonlandırayım. O denlide abartmaya gerek yok belki de ama bu mutluluğa ihtiyacım vardı özelliklede her gün açıp sayfada hata yazısıyla karşılaşan bünyeme hediye gibi bir şey oldu.



*******

Acı kelimesi bile bünyede farklı reanksiyonlara sebep oluyor. Peki acı çekilirken bünye nelerle boğuşuyor. Bugün(aslında dün) yine gerçekte gerçekliğini reddetmeye çalıştığım o saçma "gerçekle" yüzleştim. Hani tokat gibi çarpar ya yüzüne öyleydi. Küçükken oyun oynadığın, birlikte güldüğün o küçük kızı şimdi ağlarken görmek belki de en çok ben buna dayanamadım. Empati kurmak değil, kafamdan geçen bunlar değil. Bildiğim tek şey ağır geldiği. Tıkandım aslında ve hiç bir şey söyleyemedim o ağlarken ben de sadece ağlamakla yetindim. Belki de bazen en iyisidir susmak özelliklede yerine hiç bir şey koyamayacağın o kişinin ardında kaldığın zamanlarda. Ben bugün düşündüğümde bile ürperdiğim, gerçekleştiğinde neler hissedeceğimi tahmin bile edemeğim o gerçeği bir başkasının gözlerinde, bunu yaşamak için henüz çok genç olan arkadaşımın gözlerinde gördüm. O annesini kaybetti ben sessizce ağladım ne hissettiğini anlamadan sadece kafamdan geçen tahminlerle... Sessizliğim hiç bu kadar sinirlendirmemişti beni.



*******

Bir sığınma aparatı olarak Joshua! Evet sonunda sana aparatta dedim. Özledin ya kızmamışsındır. Kafamda çok fazla şey dolanıp duruyor ama neden bunları toparlayamıyorum bilmiyorum. Sanırım kısıtlı bir zaman diliminde sana ulaşmaya çalıştığım için olabilir. Şuan saat 02:17 sunum için yaptığım araştırmalardan sonra (ki çok heyecanlandım)beynim iki katı ağırlığında gibi. Gözlerim falan da yanıyor. Yorgun beynim yorgun bedenime hükmedemiyor anlaşılan. Böyle hissetmeme karşılık güzel bir film olsa seyretmek isterim mesela. Hatta şöyle olsun bu gece ki hayalim, güzel bir film seyrediyor olayım ve uyuyakalayım nasıl olsa filmi tekrar seyretme imkanım var ama mutlu ve huzurlu bir şekilde uykuya dalma her daim insanı bulan bir şey değil ki şuan da yazdıklarım gerçekleşecek olan bir şey değil sadece ve sadece benim hayali saçmalamam. Mesela pijamalarımı hala giymedim sonra üşüyen ayaklarımı ısıtması için gözleri uyku modunda olan köpeklerimide geçirmedim ayağıma(sabitlenince üşüyen ayaklara uyuz oluyorum), dişimi fırçalamadım... Bak tamda "aa ben hep belgesel seyrederim" repliğini gerçek kılarak şuan da izlediğim belgeselden bir iki görüntüyü yorumlayıp belgeselin adını söylemek istiyorum. Çitamız çakalı olağan üstü bir performansla kovalamakta. Son manevrada da çakala bir pati isabet etmekte ve çakal sendeleyerek "iyuuk" gibi acınası bir ses çıkartmakta. Şimdi belgeselin adı afrika "katili", abicim anlamadım ki ben kim karar veriyor katil sıfatını kulanmaya. Uyuz oldum resmen ya. Şimdi o çakalın çitanın yemeğine diş uzatıp (diş uzatmak ne ya!) uzatmadığını nereden bileceğiz. Bir saniye ya üff uyuz olduğum bu belgeselde ki amacın ne olduğunu şimdi anladım. Daha da sinirlendim. Evet biraz önce kıçımdan bir şeyler uydurdum ama ortasında açınca böyle oluyor işte bir de kafa başka yerlerde olunca. Şimdi bu amcaların amacı hırsız polis oynamak gibi bir şey. Ellerinde ölü bir kurbağa ve ağır bir şekilde yaralanarak ölen bir ceylan var. Peki katil kim? Hobaaaa!!! Hayvanlar üzerinden aksiyon-gerilim filmi. Çita koşar koşar koşar bizde adrenalin üst seviye kalp atışları hızlanır vesaire amca gelir birden alakasız bir yerden "böyle böyleyse katil aslan değil" der. Ben bu karmaşayı çözemedim ve gereksiz yere fazla uzattım. Aslında ben bu paragrafta geçen 2009 senemi anlattım galiba. Bir an da okuyunca valla bilinç altı süper. Şimdi mi? Şimdim her şeyin çözüldüğü o nokta. Aslında süper. Tek problem karanlıkta elimde anahtarımla kaldım. Biri ışığı yaksın lütfen. Şunu itiraf etmeliyim ki Joshua kendime hiç olmadığım kadar gerçekçi ve acımasızızm. Bu sefer gerçeklerden tarafım. "Önceden inanmak istemediğim gerçeklerden tarafım."



Ben yeni bir çok şey öğrendim mesela. Kendimle ilgilide çok şey öğrendim. Mesela yolculuklarda yaşadığım o kabus dolu dakikaların neden olduğunu öğrendim. Sonra bazı zamanlar neden tıkanıp kaldığımı, kötü bir şey olacakmış hissinin neden kaynaklandığını, göğsümde kocaman bir taş varmış hissini falan filan. Ama bayadır yaşamıyorum şu son saydığımı. Neyse öyle böyle günler geçirdim bu senede Joshua. Ama şu zamana kadar yaşayabileceğim en üst seviyede atraksiyonda. En komiğide ne biliyor musun? Ben 12 yaşımdayken 2009'un dönüm noktam olacağının söylenmesi. Komik ama gerçek. Ne olursa olsun dolu dolu geçti 2009. Çok şey öğrendim ben bu yılda, bu yüzden belkide hayatımın yılı olabilitesi yüksek düzeyde bir yıl oldu. Tabii önemüzde ki bir on yıl içinde nasıl yıllar geçiririm bilmiyorum ama şimdilik durum bu şekilde. Galiba benden yine çok cümle, kelime aldın ama bana dair yine yabancı kaldın. Olsun üzülme kısıtlı zamanları atlatınca belki ulaşırsın bana. Sağdan sola, solda sağa geçmek zordur. Takma bu denli kafana.



Galiba bitirme zamanı geldi Joshua, uzatmakalada olmuyor bu işler nereye kadar! Son olarak,



Yaralarımı samaya yeni başlamışım meğersem. Şimdi yeni bir savaşa hazırlanıyorum Joshua...


Not: Her zamanki gibi sayfa düzenim berbat!