22 Kasım 2012 Perşembe

Şüphesiz ki her kedi günün birinde onunla karşılaşacaktır!



Yaşamın tam ortasında mücadele vermiş, gerçek adı hiç bir şekilde öğrenilemeyen; hırçın, asi, kendinden başka dostu olmayan, korkmakla korkutmak arasında ki farkı sonuna kadar kavramış bir kedi. Kuyruğu ve kulağı kesik olup vakti zamanında acıyı iliklerine kadar yaşamış bu kedi, aynı zamanda tüm bu yaşam tarzına aykırı bir yemek zevkine sahiptir. Doymak için değil arsızlık için yemek yer. Bunun uğruna kedileri döver, köpekleri haraca keser, genç yaşlı demeden tüm insanlığa korku verir. Favori mekanı Esentepe Köftecisidir. Korkutmayı başardığı gibi başkalarında acıma duygusu uyandırmayı da bilen bu kediye kanmamanızı öneririm. Yoksa sizin de sonunuz en az diğerleri kadar hazin olabilir. Onun lakabı,EŞKİYA! Korkusuzun tekidir.



Tanınması için belirgin özellikleri fotoğraflardan da görüldüğü gibi boyunsuz bir baş ve Konya Ovası büyüklüğünde bir kıç'tır.

13 Ekim 2012 Cumartesi

Uzun cümleler kurar, kelimeleri yorarım.

Bir başlangıç cümlesi olarak; Hayvanoğlu hayvanlar sadece kediler, böcekler, kuşlar, filler değildir elbet. En önemli hayvanoğlu hayvan Homo cinsine bağlı sapienslerdir.

Asıl konuya değinmek gerekirse...

Beyinde her daim konaklayan gereksiz soru ve düşünceler budanmak için vardır. Onlar kaygıların temel yapı taşlarıdır. Kaygısal düşünceler tek başına incelendiğinde kişiden kişiye göre; önemsiz, sıradan, bayağı, spam, amiyane ya da hepimizin hem fikir olacağı “basit konular” olarak gözlemlenir. Oysa ki kaygılar derine inildiğinde çok büyük önem arz eden felsefik soruları da beraberinde getirir. Örnek "felsefik!" sorular; Ben kimim? Tanrı nerede? Hangi zamanda yaşıyoruz? Paralel evrenler arası geçiş mümkün müdür? Peristaltik hareketimi kontrol edebilir miyim? G noktası var mıdır?

Sürekli beyinde dönen, yaşam içinde önemli bir yeri olmayan ama aşırı düşünmekten kaynaklı yaşam kalitesinin düşmesine sebep olan tüm bu kosnük sorular (ki zeka gerilettikleri testler sonucu kanıtlanabilir) hayatın bazik noktasıdır. Gerçeklerse son derece asidiktir. Peki nötr nasıl olunabilir? Bu sorunun cevabı için bir aradayız.

Kaygılar postmoderndir. Bende size bu yolculukta klavuzluk edeceğim. Peki ben kim miyim?

yavru karga
27.10.2011
04:49

son cümleyi ilk önce yazmak

Ben yine ne yazacağımı bilemiyorum ve gözlerim ekrana yazdıklarımı seçemiyor bırakın imla hatası yapmayı kelimeleri bile yanlış yazabilirim. GÖRMÜYORUM!! Bu aralar kendi problemlerimle uğraşmaktan Joshua ve Johnny'yi oldukça boşladım. Anlayış göstereceklerinden emin bir şekilde üzülmediklerini temenni ediyorum. Gün geçmiyor ki ataklarımdan bıkmadığım usanmadığım bir gün olsun ama nerede, sağolsunlar hep benimle birlikteler. Allahın cezaları!Peki konsantrasyon bozukluğunu ne yapacağız J&J ler. O değil de neden aralarda boşluk bıraktığım halde bunlar hala bitişik yazılıyor anlamadım. Selam saçmalık benim adım her neyse. Son olarak kaç yüzyıl olmuş yazmayalı, o kadar çok olmuş ki blogspot bile değişmiş.

1 Şubat 2012 Çarşamba

Her yerde kar var kalbim senin bu gece... :):):)

Beklenen tatil haberi gelmesine rağmen istenen huzur sağlanamadı. 1 Şubat ve 2 Şubat tarihlerinde yapılacak olan sınavlar ertelendi şimdi de 3 Şubat Cuma günü yapılacak olan sınavın akıbeti merak konusu uyandırmakta. Cuma günü de tatil olsa da ben yarın evime dönsem diye düşünmekteyim. Görünen o ki haftaya sıkıştırılmış iğrenç bir bütünleme programı ile karşı karşıya kalacağız. Buna nasıl tahammül edeceğim hiç bilemiyorum. Neyse şimdilik karın tadını çıkarmaya ve mutlu olmaya devam edelim. Nasıl olsa zavallı beynim bunu yarın fazlasıyla düşünecek.

31 Ocak 2012 Salı

Şiir yazdıktan sonra bütün ergen duygularla ona başlık atmak çok fena.

Nerede saçma sapan insan var beni buluyor dışarıdan sorunlu ve ruhani boşluklar içinde yok oluyormuş gibi mi duruyorum? Nerede altın çağcı manyak, hadi dinimize yönelim tarzında yalnızlıklar içinde kavrulan insan var beni buluyor. Ben gayet kendi düşünce sistemi içinde mutlu bir insanım. Mesela bugünü en ruhani en mutlu kılan şey Umuttepe'nin dondurucu soğuğundan sıcacık eve gelip Emekcan ve Ecem'le kahvaltı yaparkan "Neşeli Günler" filmini seyretmekti. Yani işin özü şudur ki; beni rahat bırakın!

Şu anda Akçakoca konutlarında deli gibi yağan karın coşkusuyla yarın ki sınav iptal olur mu olmaz mı diye fikir yürütmekteyiz. Ayrıca akşam hangi filmi seyredeceğimiz de büyük bir merak konusu Şener Şen ile Arabesk mi yoksa Sean Penn ile I'm Sam mi? Konu itibariyle birbirinden çok ama çok alakasız olsa da seçtiğimiz bu filmler ikisi de candır sonuç olarak.

Facebook hesabımı dondurduğum şu günlerde hesabımı yeniden açmam konusunda çeşitli tehditler almaktayım. Fotoğraf ve yazılarda etiketlenemiyor olmam bu kadar kaos yaratmamalı bence.

Sevgili Emekcan karşımda organik kimya çalışarak vicdanımı sızlattığını sanıyorsan yanılırsın şayet tüm bilincim akşam Peyda'nın yapacağı künefeye kilitli. Hayaliyle yaşıyorum resmen. Künefeeeeeeeeeeeeeeee!

Son olarak Ankara'da -5 derecede çalışan her fırsatta bana "tabi sen sıcacık evdesin" diyen sevdiceğime seslenmek istiyorum, bende üşüyorum valla.

23 Ocak 2012 Pazartesi

Ergen düşüncelerim.

Beynim sanki bana ait değilmiş gibi hissediyorum son 2-3 gündür. Ya insanın aklına hiç mi bir şey gelmez, hiç mi fikir yürütemez. Bir de üstüne çok lazımmış gibi sakarlık tuttu beni ki evlere şenlik. Ne var ne yok döküyorum. Şu anda bile yazacak kelime bulamıyorum bir cümle oluşturamıyorum beynim o kadar tutukluk yapıyor yani. Kendimden fazlasıyla sıkılmış durumdayım lakin içinde bulunduğum durum ve hissiyatlar dolaysıyla hissedilmesi mümkün olmayan duyguları da içimde barındırmaktayım. Kendimi bir çemberin içinde dönüp duran bir fare kadar çözümsüz ve yılmış hissetsemde sanki bir şey olacakmış ve her şey bir anlam kazanacakmış gibi hissediyorum. Öyle uzakta bir zamanda da değil hani şu onümüzde ki 2 ay içinde. O hissim aklıma, kalbime düştükçe bir huzur doluyorum ki sorma. Kuş gibi hafifliyorum adeta. Gerçekleşmesini istediğim bir arzum var bak olursa hemen sana yetiştireceğim söz, izci sözü.

O zaman şimdilik öptüm, kib, bay!