13 Temmuz 2014 Pazar

Özetle,mek!

-Berbat vize notlarıma rağmen onca didinme, çaba, çılgın bir çalışmayla, stres ve maksimum gerginlik sonucunda mezun oldum, evet. Hiç bir şey hissetmedim nedense. Korktuğum gibi de olmadı ortalamam iki buçuğun üstüne çıktı. Velev ki yüksek lisans yaparım. Bak buna yüzüm gülümsedi.


-Pedagojik formasyona başvurdum. Sonuçlar ayın 17'sinde açıklanacak. Hayatımda ilk defa öğretmen olmak istedim bundan tam 3 ay önce. Önceden yapamayacağımı düşünürdüm artık öyle düşünmüyorum. Hem kazanamazsam da üzülmeyeceğim eğer olmazsa işe* girmeyi düşünüyorum para biriktirip özelde ya da devlette bir şekilde formasyonu almayı düşünüyorum. Hem mürebbiye elbisemde var(şu an üzerimde), hehhey! *(Girmeyi düşündüğüm iş, evime yakın olsun bir de tuvaletleri(!) güzel olsun. Başka bir şey istemem.)

-6 yıl aradan sonra çılgın baş ağrılarım yeniden hortladı, 10 gün içinde iki kere hastanelik oldum. Onca ilaca rağmen bana mısın demedi pislik! Ağrılarım hafif dokunuşlarla her gün kendini hatırlatıyor. Tabii bir nörolog a gideceğim, muhtemelen yine hiç bir şeyim çıkmayacak ama olsun yine de gideceğim. (Gitmedi)


-Hem sonra çılgın mide ağrılarımda beni yalnız bırakmıyor. Böylelikle doğru dürüst yemek yiyemeyerek zayıflayan bünyemi daha da zayıflatıyorum. Çok tatlı!

-2 sene önce bir defterin arkasına vücut ölçülerimi ve kilomu yazmışım ve hedef belirlemişim. Oysa zavallı ben içmek zorunda olduğum ilaçlar yüzünden hedeflediğim ölçülere ulaşmak yerine şiştikçe şişmiştim. Küçük bir pehlivan olma yolundan 3,5 ay önce döndüm. Şimdi 2 yıl önce ki halimden çok daha iyi durumdayım. Evet çılgınca kilo verdim.

-Saçlarım da epey uzadı, kesmeyi düşünmüyorum. Yeniden rapunzel olurum belki kim bilir...

-Gerginliğim oldukça azaldı diyebilirim en azından geceleri sayıklamıyor ya da uykumda sıçramıyorum ama bir şey var hüzün gibi aynı zaman da tarif edemediğim bir huzur da var. Sanki yıllar sonra hayatıma dönüp baktığımda özleyeceğim tarzda bir huzur. Çocukluğumdan bugüne gelen, hala yanıbaşımda duran anılardaki gibi. Ayrıca çocukluğumdan beri de sevdiğim birşey var, çok hasta olup tüm ağrım sızım artık ne karın ağrım varsa geçtikten sonra yatakta huzurlu, sakin bir uyku ve herkesin benimle ilgilendiği bir tarafım acımadığı için benimde bu ilgiden hoşnut olduğum o an. İşte o an tarifsizce güzel.

-O huzur beni bazı zamanlarda buluyor, mesela şimdi. Ama sonra kayboluyor yerini sıkıntı alıyor. Hani iç ağrısı derler ya öyle. Onlar tamamen kaybolsun istiyorum huzurum kalsın bana bir tek. Zaman olanca hızıyla akıp geçtiğinde geçmişi süsleyecek o huzur kalsın.

-Şu anım için söyleyebilirim ki; hiçbir şeyim yok akıp giden "zamandan" başka (Cemal Süreya'ya selam ederim), ki onu da elimde tutamıyorum. 

- Yaşım her arttığında ya da içinde bulunduğum yaşı yarıladığımda bir geç kalmışlık hissi çöküyor üzerime. Zamanı değerlendiremeyişime, yapmak isteyip yapamadıklarıma üzülüyorum. Geç kaldım diyor ve hiç bir şey yapmadan bekliyorum, böylece daha da geç kalıyorum yapamadıklarıma. 5 yaşından beri yaşlanmaktan korkuyorum. Evet tam 5 yaşından bu yana. O yüzden zamanın anlamsız ve boş geçmesi beni bu durumdan daha fazla korkutuyor. Çünkü korkunç olan yaşlanmak değil, boşa geçmiş uzun bir hayat. Şimdi 25 yaşındayım sanki göz açıp kapayıncaya kadar 30 olacakmışım gibi. Tamam 30 ile ilgili güzel planlarım var ama şu önümüzde ki 4,5 yıl da güzel geçsin ama, değil mi? İçimde bir his var güzel olacak her şey inanıyorum(Pollyannacılık değil), biz yeter ki temiz tutalım yüreğimizi, vicdanımızı... Şimdilik nadasa bıraktım kendimi.

ve bugün için her şey Nazım'ın cebindeki son dizeler gibi ancak biline ki daha ölmedik! 

Hadi eyvallah...