25 Ekim 2009 Pazar

Joshua...

Şuan da 24 Ekim gecesinin saat 00:51’indeyim. Neden blogta yazmıyorsun sesini de duyar gibiyim. Anlıyorum seni, yorma beni diyorsun ama namümkün be joshua! Blog yine bana kıllık yapmakta. Kim bilir yine ne zaman sayfa hata vermeyi bırakacak ve bende ancak o zaman bu yazıyı yayınlayabileceğim.

Geçen uzunca bir süre içerisinde en çok özlediklerim listesinde üst sıralara ablaya sarılıp uyumak var Joshua… Ben ne çok özlemişim ona sarılıp uyumayı. En son Ocak ayındaydı o daha gitmemişti İtalya’ya. Tartışıyoruz, kavga ediyoruz ama yine de bir yatakta sarılıp uyuyabiliyoruz. Bu gece buna ihtiyacım var Joshua… Ablamın bana sarılmasına. Kendimi ufacık, küçücük hissediyorum. Sırtımı okşayıp belki de sadece bir şişşş sesine ihtiyacım var. Ama sadece ablamdan. Hayatımın tüm keskin noktalarında ona sarılıp uyumaya ihtiyacım var Joshua… Bir kaçış mı ablamın kucağı? Hayır değil Joshua… Sonsuza dek beni sorgusuz sualsizce saracak tek kucak. Hesap sormadan. Belki kızacak ama hep bileceksin, sarıldığında geçecek. Hissedeceksin. Joshua, yorgunum, kırılganım artık kelimeleri toparlayamamaktayım. Bir cümle sonunda koşu yarışında finale varmak için depar atmış bir atlet gibiyim. Yorgunluğum, beynime nüfuz etmiş. Yılgınlığım beynimi kemirmiş. Sana yazmasam olmazdı Joshua… Kelimeler beynimin sol lobundan kaçıp sağ lobuna yerleşiyorlar. Hani kullanışsızlık bir adım daha öteye gitsin diye. Ben tutmaya çalışıyorum ucundan köşesinden ama onlar kaçıyor benden. Eğer kelimeler yoksa ortada ne kalır ki? Koskacaman bir sessizlik, suskunluk değil. Önceleri suskunluğu tatmıştım şimdiyse sessizliği. Büyüyor muyuz? Belki! Ama büyümüyor olabiliriz de Joshua… Beynimin sağ lobundan kurtulabilecek misin?

Çok uykum var. Uyumalıyım, düşünmeyi bırakmalıyım. Evet ablama sarılıp uyumalıyım… Şişşşş!

Bugünün notu: Neden? Bir çok şey için temel soru, evet. Neden blog anneannemlerde ki bilgisayarda açılırken bizde sayfa görüntülenememekte. Bu sorun kızdırıyor beni...

Sessizlik bunaltır seni, beni ve belki de onu. En çokta onu bunaltır... hadi ben seni de geçtim. "Ben" bensem "sen" her kimsen peki "o" kim? Sorularla birlikte derin sessizlik, beni buna iten her sebepten hesap sormak ister gibi sessizliğim. Susmayı zor sanırdım ben, sessizliği tatmadan önce...