7 Ekim 2015 Çarşamba

Akışına bırakmak!

Aceleyle hazırlandım üzerime kalın bir şeyler mi giysem emin olamadım, balkona çıktım güneş vardı ve hava gayet güzeldi bende gömleğimin üzerine kot ceket giyip evden çıktım. Dükkana indim yine aceleyle bir şeyler yedim çünkü Ecem beni marinada bekliyordu, hem de benim işim için. Minibüsle uğraşmayayım inşallah 130 vardır dedim şansıma otobüs durağa gelmek üzereydi hemen çıkıp durağa geçtim, otobüsü gördüğüm anda aklıma şemsiyemi almadığım geldi ve ayağımda da converslerim vardı. Otobüse bindim Ecem'i aradım, şemsiyemi yanıma almadım yağmur yağarsa epey ıslanırım dedim. Ecem yok bir şey olmaz, yağmaz hemen merak etme dedi. Kendi kendini gerçekleştiren kehanet gibi tam marina durağına geldik ki yağmur çiselemeye başladı. Belki bir umut hızlı hareket edersem olabilecek en düşük ıslanmayla kurtarırım diye düşündüm. Ama nerde o yol hiç biter mi sanki Edirne-Hakkari arası yol, git git bitmiyor. Birden yağmur hızlandı mı, sonrada sağanağa çevirdi mi! Geri mi dönsem acaba diye düşündüm ama ne otobüs ne minibüs ortalıkta yoktu zaten yola çıkana kadar da yine ıslanacaktım en azından marinada sığınacak bir dam bulurum umuduyla önce koştum sonra bacaklarımda ve ayaklarımda ıslanmamış tek bir nokta kalmadığına emin olunca koşmayı bıraktım, her şeyi akışına bıraktım aynı o capsteki gibi. Bi' de ağlanacak halime güldüm. Başımdan aşağı kova kova su dökmüşlerdi sanki. İlk gördüğüm yere sığındım. Kuru kalmayı başaran insanlar tabii ki de bana bakıyorlardı, yağmur yavaşlayınca battı balık yan gider diyerek Ecem'in yanına Alaçatı Muhallebicisi'ne gittim. Ecem içerdeydi ve ben o kadar ıslaktım ki içereyi kirletmemek için tentenin altında Ecem'in gelmesini bekliyordum ve o an bu yazıyı yazmama sebep olan orada çalışan kızdan, durumum göz önüne alındığında, hayatımın en saçma cümlesini duydum "ay rimeliniz akmış!" ve bunu söylerken gayet üzgün bir ifade vardı yüzünde. Halime baktığında üzülecek ve söyleyecek tek şey olarak bunu mu bulmuştu! Saçlarımdan sular damlarken kıza gülerek "keşke akan tek şey rimelim olsaydı" diyebildim ve parmağımı gözüme götürüp akan rimelimi sildim. Ecem geldi taksiye binip hemen eve gidelim dedim tabii o da olmadı, taksi yoktu ve beklemek zorunda kaldık. Çılgınca üşüyordum, kesin hasta olurum derken, Ecem "ilk defa sen marinaya gidelim dedin başına bu geldi sen daha gelmezsin buraya" dedi. ahahahaha evet ya ne gidicem bi' daha! (GİTTİ)

Son olarak akan rimelime üzülen kız selam ederim sana ve biline ki bu yazı sana! 

Not: "Yanıma neden şemsiye almadım ki puf!" şeklindeki üzüntüm çılgınca yağan sağnakta bir işime yaramayacağını anladığımda bitti. Belki plaj şemsiyesi olsa işe yarardı ama... ;)

Sevgilerimle,
Nihan 

4 Ekim 2015 Pazar

Pişt pişt burdayım!

Merhaba, 
Uzun zamandır bir şeyler paylaşmıyordum. Yazıyordum elbette ancak kendime saklıyordum. Hayatımdaki yeri oldukça önemli iki kişinin blogumu takip ettiklerinden haberdar olunca (stalklamanın böylesi) ve "en son Nisan ayında yazmışsın niye artık yazmıyorsun?" sözünü de duyunca önce bir şaşırdım sonra  çok mutlu oldum ve bir şeyler yazıp paylaşmak istedim. Hem onlar hem de diğer okuyanlar için. Ben burada kendi kendime takıldığımı düşünürken yazdıklarımı başkalarının sevipte takip etmesi o kadar güzel bir duygu ki anlatamam. Bazen yazdıklarıma dair hiç bir ilgisi ve merakı olmayacağını düşündüğüm kişilerin blogumu takip ettiklerini öğreniyorum, gerçekten çok mutlu oluyorum. Ayrıca geçmişte yazdıklarımdan da utandığımı belirtmek istiyorum. O yazıların üzerinden 5-6 yıl geçmiş beğenmemem normal, 5 yıl sonra da bu yazdıklarımdan utanacağım ( bu da dahil :D) ve bu döngü böyle devam edecek biliyorum! Neyse... Sözü çokta fazla uzatmayayım ve yeniden paylaşmaya başlamanın ilk adımını atayım!

Sevgilerimle,
Nihan