22 Aralık 2022 Perşembe

Nazım Güneş'e, Güneş'ime...

 Güneş'im minik kurbağam iyi ki doğdun, seni çok seviyorum!

Hala inanamıyorum 1 yaşına bastığına, yani koca bi' 1 yıl nasıl geçti anlayamıyorum oysa itiraf etmeliyim ki başlarda çok zordu ve ilk 3 ayın bile nasıl geçeceğine akıl sır erdiremiyordum. Çok küçüktün, kıyafetlerini değiştirirken koluna bacağına zarar vereceğim diye korkuyordum şimdi ki gibi dar alanda kısa paslaşmalarla olmayacak pozisyonlarda kıyafet değişikliği yapamıyordum! :D Dışarı çıktığında ortalığı yıkarak ağlıyordun o kadar çok bağırıyordun ki ne yapacağımı bilemiyordum, ah bu çocuk hiç dışarıyı sevmeyecek ben hiç dışarı çıkamayacak mıyım diyordum şimdiyse dışarı çıkmak için çıldırıyorsun Pilli'yle parkta saatlerce zaman geçiriyorsun, Kasım ayında parkta 5 saat durmuşluğun var yani o derece! 

Sana dair her şey değişip dönüşüyor, hep daha güzele doğru... Duygularım derinleşiyor sana baktıkça, sen gülünce, meme diye ağlayınca... seni hep içime soka soka sevmek istiyorum. O tatlı şapşik kafanı günde 100 kere kokluyorum, öpüyorum oh içime çeke çeke! Kıymetini biliyorum, bugünlerin geri gelmeyeceğini bir daha bebek olmayacağını... Seni çok seviyorum!

Yine aradan çok zaman geçince ve uzun zamandır yazmayınca nasıl giriş yapacağımı bilemiyordum. Yeniden bir şeyler yazmak ve bunu sana ithafen yazmak beni heyecanlandırıyor ve yine keşke önceden de yazsaydım dedirtiyor. İleride bu yazdıklarımı okuyacağını düşünmekse daha da heyecanlandırıyor. Of anne ne boş beleş yazmışsın demezsin umarım. 

Şimdi olayın en başından itibaren yazmaya karar verdim sonuçta bu senin neredeyse 2 yıllık serüvenin :D

Sana hamile olduğumu 26 Nisan 2021'de öğrendim benim için cidden büyük bir sürprizdi yani o kadar imkansız bir durumun içinde minicik bir mercimektin ki çok heyecanlanmıştım, çok mutlu olmuştum ve yalan yok çok da korkmuştum. Hamileliğimin pek kolay geçmediğini söyleyebilirim içinde soğan olan şeyleri ve hatta geriye kalan bir çok şeyi de yiyemiyordum sadece tatlı yiyebiliyordum ama yine de yeme durumum o kadar kötüydü ki sen büyürken ben 3 kilo verdim. Hep derler bebek anne karnındayken annenin yedikleriyle ilk damak tadı gelişir diye bu senin için pek geçerli olmadı sanırım yoksa köfte diye çıldırmazdın!

Çok uzatmadan isim konusuna gelmek istiyorum hemen, Deniz daha ilk evlendiğimiz zamanlardan beri bana oğlumuz olursa adını Nazım koyalım lütfen deyip duruyordu asla kabul etmeyeceğimi söylüyordum, yani tamam Nazım Hikmet'i seviyoruz ama o kadar da değil diyordum. Hamile olduğumu öğrendiği anda başladı tabi başımın etini yemeye ama ben kararlıyım yani mümkün değil hem sonuçta kız olacaktın belki Nazım'la kafamı doldurma! Haziran ayında gittiğimiz doktor kontrolünde Esra Hanım cinsiyetini öğrenmek isteyip istemediğimizi sordu dedik bilmek istiyoruz, kız olduğunu düşünüyorum dedi. Yeey yaşasın dedim hep kızım olsun istemiştim (burada hep dürüst olarak duygularımı söylüyorum mimik pokemonum o zaman nereden bileyim senin bu kadar tatlı bir şapşik olacağını). Deniz'de çok mutlu sonuçta kızlar babaların aşık olur, diyor kızım olacak beni çok sevecek. Haftasonu sabahları bizim evin önünden hep babalar ve küçük kızları geçiyor, kızların tütüleri var belli markete gidecekleri için özenmişler, tabi Deniz'de özeniyor. Hemen isim bakmaya başladım cidden isim seçmek çok zor yani hem kulağa güzel gelen hem de anlamı güzel bir isim bulmak ne zor! İçime tek sinen isim Bahar'dı Deniz de çok sevdi, kız olsan adın Bahar olacaktı. 1 ay sonra tekrar randevumuz var o zaman cinsiyetin %100 belli olacak ama genelde doktor kız dediğinde bu ihtimal pek değişmiyor, ben kız olduğundan eminim yani. Temmuzda randevudan 2 gün önce bir rüya gördüm, doktorun odasına gidiyoruz kontrol için doktor seni karnımdan çıkartıyor, beyaz pek karnıma sığmayacak büyüklükte tatlı mı tatlı bir bebek. Esra Hanım her şey yolunda diyor ve seni benim kucağıma veriyor o kadar tatlısın ki... Seni tutup havaya kaldırıyorum bir de ne göreyim erkeksin, çok şaşırıyorum, "ulan bu kadar erkek olmak istiyorsan adında Nazım olsun" diyorum. Sonra doktora gidiyoruz, içimde bir his artık erkek olduğunu söylüyor ama nedense bunu dile getirmeye cesaretim yok (belki yıllarca erkek çocuk ne ya ben kızları severim dediğim içindir, tersine cinsiyetçilik yaptığımdan!) Doktor cinsiyetini kesin olarak söyleyeyim mi dediğinde ve erkek dediğinde bende bir şok Deniz'de bir hüzün vardı çünkü ona aşık kızı olmayacaktı şimdi o günü kesinlikle reddediyor çünkü ona aşık bir kızı yok ama resmen ona tapan oğlu var allahım bu çocuk Deniz'in yanında beni iplemiyor (meme aşkı depreştiği anlar hariç) hani erkekler analarını daha çok severdi?

Peki Güneş nerden geldi?

Neye asla dediysem başıma geldi, Deniz'e çocuğuma asla iki isim koymam tek isim olmalı gerek yok o kadar çok isme derken baktım Nazım ismini artık mümkün değil senden alamam ama benim içinde anlamlı bir ismin olmalıydı Nazım'la ve rüyamla yetinemezdim böylece iki isimli bir bebe olmanı kabul ettim ve başladım düşünmeye. Hem kulağa güzel gelmeli hem de anlamı güzel olmalı. Güneş'i bulmak çok zor olmadı sanki hep aklımın bir tarafındaymış gibi... Türkiye'de Güneş adını koyan çoğu ebeveynin aksine, unisex bir isim olmasına rağmen, bende Güneş hep erkeği temsil etti bunda üniversitedeki Türk Dili ve Edebiyatı hocamız Ece Hoca'nında bir payı var tabi. Güneş'i eril düşünmeme sebep oydu, demişti ki erkekler Güneş gibidir doğar ve batar kadınlarsa Ay gibidir 14 farklı hali vardır. Yunan mitolojisinde de Güneş eril, Apollon Güneş'in tanrısı, eski Yunan mitolojisinde Helios Güneş tanrısıdır. Tüm bunların dışında romantik bir biyolog gibi düşündüğümde Güneş'in olmadığı bir canlılık devam edemez, Güneş hepimizi aydınlatıyor, ısıtıyor ve fotosentezin temelini oluşturuyor. Benim minik kurbağamın adı kesinlikle Güneş olmalı  dedim ve şimdi hepimiz sana Güneş diyoruz. Bu arada kısa bir bilgi daha annem adını Güneş koymaya karar verdiğimde bana bir anısını anlattı; o çocukken Mercan'a yazlıkçı bir aile gelmiş ve Güneş adın da oğulları varmış annem adını duyduğunda hem çok şaşırmış hem de çok beğenmiş daha önce hiç o isimde birini tanımamış. Torunun da adının Güneş olacağını öğrenince çok mutlu olmuştu.

Yemek konusunda ve başlarda mide bulantısından çok zorlansam da onun dışında bana hiç sıkıntı getirmedin, işimi hamileyken değiştirmiş olmamın  stresi dışında  her şey hep yolunda gitti geceleri rahat uyudum ve sabahları sorunsuz uyandım fazla kilo almadım son ana kadar ayakkabılarımı kendim bağlayabildim, hatta tek ayak üstünde çorap bile giydim! :D:D ancak sen yine de sürpriz bir şekilde geldiğin gibi sürpriz bir şekilde de doğdun. 21 Aralık'ta doktor kontrolüne gittiğimde doğuma dair hiç bir emare yoktu, bu yüzden doktor haftaya yine gelin ama tabi yine de hiç bir şey belli olmaz dedi ki çok doğruymuş. 22 Aralık sabahı uyandığımda ağrılarım vardı ama bunun doğum zamanı artık yaklaşmışken normal olduğunu düşünüyordum. Her zamanki gibi kalktım giyindim ve annemlere gittim. Deniz'de evrak almak için o lanet Arnavutköy'e! Yolda ağrılarım sanki daha da arttı anlık güçlü kramplar gibi sancılar giriyordu ama yine de hiç doğum yapacağımı düşünmüyordum. Annemlere gittim kahvaltı bile hazırladım, kahvaltımı yaptım o arada hep sancılar ve  sonra birden tanrım öyle güçlü bir sancı geldi ki gözümden yaşlar akmaya başladı dedim ben doktora gitmeliyim kesin yarına doğururum. Hastaneye vardığımızda saat 14:30'u geçiyordu ve doktor muayeneden sonra beni hemen doğuma aldı yine de içimden diyorum bugüne yetişmez herhalde, doğum değil de sanki kargo! O kadar doğurmayacağıma eminim ki eşyalarımı bile almadım yanıma. Odaya çıktım saat 15:00, tanrım gittikçe zorlaşıyor bir an kendime bunu neden yaptığımı sorgularken buldum. Diyorum neden, neden ulan bu acı? Hep mi kadınlar, erkekler de doğrusun artık. 1 Kadın 1 Erkek'teki Zeynep Ozan'a küfrederken çok haklı, senin burada olmanın bana ne faydası var? Denizim son andan doğumhaneye yetişti, neredeyse kaçırıyordu Güneş'in ilk ışığını! Dedecim geldi aklıma birden Nilay'a Günçaldı derdi, Günçaldı Güneş'in doğarken yeryüzüne vuran ilk ışıklarıymış, öyle derdi. Deniz'de nerdeyse Güneş'imin günçaldısını kaçıracaktı ama yetişti ve bizim Güneş'imiz 22 Aralık 2021 saat 16:27'de doğdu.

Seni ilk gördüğüm o an kolların yana doğru açılmış, çok kormuşsun ağlıyorsun, kıyamam sana... Ama ben sana bakıp diyorum ki kafası çok güzel, kafası çok güzel, anan tam bir kafatasçı gibi davranmış yavrum affet! Bu arada, canım Güneş'im kafan gerçekten çok güzel her anlamda. :D Aklımdan yine bir sürü an geçti! Ağzının içini koklamak, beni öper gibi yalaman, suratın suratıma yaklaşırken suratının aldığı o komik hal, bir şeyi istemediğinde ellerini sıkıp suratını şişirmen ıh demen, sevdiğin kitabı okumaya başladığımda yalandan gülmen, anne-baba nerde dediğimizde lambaya bakman, kavrulmuş pirinçlerin üstüne kaynar su dökünce çıkan sese bayılman, kargalara gitmek istemen (sanırım en tatlısı bu olabilir). Oh, içimi seninle doldurdum yine, sen uyurken bile seni düşünmek, özlemek... Mesela bugün ilk defa üzerine giydiğin bir şeyi beğendiğini fark ettik ve çok tatlıydın. Sana yılbaşı temalı kırmızı fonda Snooply'li bir uyku tulumu aldım. Hı deyip inceledin, gözlerini tulumundan alamadın, ah benim minik kurbağam böyle düşünce bile ısırasım geliyor. Cidden bu bir çılgın sevgi seli, en bayık pembe dizilerdeki kör sevgilerden bile fazla, oh bir kere daha koklayayım!

Doğduğun gün hakkında da bir şeyler yazmak istiyorum, 22 Aralık'ta tam da Güneş'in yeniden geceye karşı gücünü kazandığı Pagan'ların Yule (noel) günü doğdun, yeni güneş yılının başladığı gün, güneşin tekrar doğuşunun festivalinde. Bunu bana doğumdan hemen sonra tatan söyledi, zaten o an duygular şelale isminle bu kadar anlamlı bir günde doğmuş olmanda ayrıca mutlu etmişti beni.

İşte senin hikayen böyle başladı ve sağlıkla, mutlulukla daha çok hikayeler eklensin yaşamına... Elbette çok daha fazlası da var ama ben aklımı şimdilik bu kadar toparlayabildim. Umarım devamını getirebilirim...

Son olarak bir kere daha seni çok seviyorum, seni hep böyle olduğun gibi sevmek istiyorum , seni sen olduğun için hep ama hep çok sevmek istiyorum. 

İyi ki varsın!

Yavru kargan,