Şimdi söylemeliyim şarkımı...
"Güneşin aynasında ben
Bende bir düş
Düşte bir çocuk, çocukta yol
Yolda toz, tozda avuç, avuçta kader
Kaderde sen, güneşte akşam oluyor
Ben düşünürken
Düşüncemin çiçeğindesin
Yedi iklim dört mevsimdesin
Canımın yongalarında
Gölge gibi hep peşimdesin
Kırmızının kuytularında,
Yeşilin uykularında,
Karanfilin kokularında
Şebnem olur gider gözlerin
..."
Umudumu yitirdiğim ve daha birçok kez yitireceğim günlerin anısına gelsin. Üzüntüden hasta olduğum, aklımı toplayamadığım ve çıldırmak üzere olduğumu sanıp zihnimin en keskin gerçeğine toslayarak ne oluyoruz dediğim, çıkmaza sürüklendim deyip yola devam ettiğim anlarıma gelsin. Bir insanın en büyük düşmanı kendi zihninde kurduğu tuzaklara yenildiği andır, bunu idrak ettiğim her dakika için gelsin. Tüm yaşamım boyunca tanık olmadığım kadar ölüme şahit olduğum bir yıl için gelsin. İçimi yaka yaka giden o güzel insanın ardından kalbimde devam eden yas için gelsin. Daha dört gün önce gencecik bir kalbin nasıl durduğuna tanık olup içimi eze eze hayatın mutsuzluk için ne kadar kısa olduğunu tekrar anladığım o gün için gelsin. Geçmiş kavgasında kendimi sıyırmaya çabaladığım günlere, bugüne gelsin. İnsanların neden bu kadar bencil ve vicdansız olduklarını anlayamadığım her gün için gelsin. Zihnimde kararan düşünceler olmadan manzaraya takılıp kaldığım zamanlar için gelsin. Söylediğim bu şarkı bir yanı buruk ama tatlı melodisiyle, mutsuzluktan öldüğümüzü sanmayalım diye gelsin...